14 Mart 2009 Cumartesi

Hikmet ÖZDEMİR

1946 yılında İstanbul'da doğdu, ilkokulu Taşkaracalar köyünde bitirdi. Gelenbevi Ortaokulundan sonra Vefa A. Lisesi'nden mezun olan Sn. ÖZDEMİR, 1971 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi. Aynı Fakültede 1980 yılında doktorasını verdi. 1984 yılında Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nde Yrd. Doç. olarak göreve başlayıp; 1984-1986 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü oldu. Ayrıca Talim Terbiye Kurulu Temsilci üyeliği görevinde bulundu. 1993 yılında M.Ü.A.Eğt.Fak.Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'nde Doçent; 1999 yılında da Profesörlük unvanını aldı. Fakültenin Türkçe eğitimi bölümünde görevini sürdürürken istifa ederek Milletvekili adayı oldu. Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR Akademisyenliğinin yanı sıra, birçok sivil toplum örgütünün kuruculuğunu ve başkanlığını da yapmıştır. Çok sayıda kitap ve makalesi de mevcuttur. 3 Kasım 2002 yılında yapılan seçimlerde Çankırı'dan Milletvekili seçilmiş, Parlamentolararası Birlik Türk Grubu (PAB) üyesi, TBMM İhtisas komisyonları ndan Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Başkan vekili olan Sn. ÖZDEMİR Arapça, Almanca ve Osmanlıca bilmektedir.


BİRLİĞE GİDEN YOL VE FAYDALI İLİM

Halkımız en güzel şekilde ifade etmiştir: "Alimdir fakat arif değildir" Bu şu demektir: İlim başka, irfan başka. Bir çok bilgiler vardır, ancak bunlar kitapların arasında satırlar olarak yazılmışlardır. Tıpkı ambardaki tohum gibi. Eğer tohum toprağa kavuşmazsa orada kalır, gelişmez ve çoğalmaz. Gelişip çoğalmayan ve yerinde duran tohumun çok fazla bir faydası olmaz. Tohum toprakla buluşup yeşerip başaklar verince, tüm canlılar ondan yararlanırlar. Bu, ilmin kalbe inmesine ve orada faydaya dönüşmesine benzer. Kuru bilginin faydalı ilme dönüşmesine irfan denilmektedir. Nitekim gönüllerin sultanı Yunus Emre:

"İlim ilim bilmektirİlim kendin bilmektir Sen kendin bilmezsen Bu nice okumaktır"
diyerek, ilim ve irfanı en güzel şekilde tanımlamıştır.

Gerçekten insanı kibir ve gurura sevkedip insanlığın mahvına sebep olan ilim görünüşte faydalı bile olsa gerçekte öyle değildir. Nitekim faydalı ilmin olgunluğuna erişmemiş olan bir hukukçu hak ve adalet gözetmeden verdiği bir kararda adeta bir cellattır. Tıp tahsili yapmış olan bir doktorun sırf para kazanmak hırsıyla yapacağı yanlış bir amaliyat insan kasaplığından öte başka bir şey ifade etmez. Keza ilmi mertebesine rağmen, emri altındakilere merhamet ve muhabbet göstermeyen bir yönetici hak ve hukuk sınırlarını aşarak sergilemiş olduğu bu davranışlarda zarardan başka bir şey yapmamış olur. Cahilin cehaleti ile yapamayacağı zararın daha beterini ilmi sayesinde gerçekleştirmiş olur. İşte bu sebeple Hazreti Peygamber Efendimiz "Ya Rabbi faydası olmayan ilimden sana sığınırım" buyurmuştur. İçinde yaşadığımız yerkürede hızlı bir şekilde gerçekleşen sosyal gelişme ve değişmeler hayatı mızın her safhasında kendini hissettirmektedir. Sahip olduğumuz değerler, tarihi birikim, ortak kültür ve ahlak anlayışımız ortaya konacak olan gayret ve çabalar için son derece önem taşımaktadır. İşte sevgi, kardeşlik, hoşgörü ve barış için atılacak her adım, ortaya konan her proje Türkiye ve içinde bulunduğumuz coğrafya için son derece önemlidir.

Birlik ve beraberlik, kardeşlik, barış, faydalı ilim, dayanışma, sevgi ve adelet gibi değerlerimizin yaşatılması, arttırılması ve yüceltilmesi adına yapılan bu güzel çalışmaları tebrik eder insanlığın huzuru için önemli bir adım olacağını söyleyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder