15 Mart 2009 Pazar

Fehim ÜÇIŞIK

1943 İstanbul doğumludur. 1960 yılında Vefa Lisesini, 1964'te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiştir. Marmara Üniversitesinde Rektör Yardımcılığı, Hukuk Fakültesi Dekanlığı, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Müdürlüğü, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur.

BÖLGEMİZDE İŞBİRLİĞİNİN GEREĞİ

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra insanlığın tekrar bu tür felaketlerle karşılaşmaması için Cemiyet-i Akvam kurulmuştur. Buna rağmen İkinci Dünya Savaşı çıkmış, bu defa da Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 10.12.1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini kabul ve ilan etmiştir. Türkiye'nin 6.4.1949 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla onayladığı anılan Bildirgenin önsözünde, insan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana sevkeden vahşiliklere sebep olmuş bulunduğu, dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş insanların, içinde söz ve inanma hürriyetlerine sahip olacakları bir dünyanın kurulmasının en yüksek amaç olarak ilan edilmiş olduğu, insanın istibdat ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunmasının esaslı bir zaruret olduğu ve bu bildirgenin insanlık topluluğunun bütün fertleriyle uzuvlarının bu haklar ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye ve bu hakların dünyaca fiilen tanınmasını ve tatbik edilmesini sağlamaya gayret etmeleri için ilan edildiği belirtilmiştir.
1982 Anayasasının başlangıcında da Türkiye Cumhuriyeti'nin, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azminden söz edilmiş ve her Türk vatandaşının temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmiştir.
İnsanların dehşetten ve yoksulluktan kurtulmuş ve söz, inanma ve diğer temel haklara sahip olarak yaşayabilecekleri bir dünya için Birleşmiş Milletler Teşkilatı içinde ve dışında çeşitli uluslararası kuruluş ve pek çok bölgesel işbirliği teşkilatı ortaya konmuştur.
Birleşmiş Milletler Teşkilatının özellikle Güvenlik Konseyini yeniden yapılandırma çalışmaları da sürdürülmektedir.
Çeşitli bölgelerdeki devletlerarası topluluk veya birliklerden bir kısmı başlangıçtan itibaren siyasi mahiyet arzetmekte, bir kısmı da giderek siyasi birliğe dönüşmektedir.
Bölgemizde ise yer yer baskı rejimleri, terör, çatışma, yoksulluk ve zaman zaman harpler, iç karışıklıklar dolayısıyla, sulh sükün ve maddi ve manevi varlıkları geliştirme ihtiyacı çok daha fazla olmasına rağmen işbirliği yetersiz bulunmaktadır.
Bu durum, milletimizin geçmişte üç kıtada, çok farklılıklara rağmen, pek çok milletin birarada adaletli, insan haklarına son derece saygılı ve böylece Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde belirttiği nizam içinde yaşamasına olan katkısının değerini somut olarak ortaya koymakta ve bir çok ülkeden çok sayıda devlet adamı, siyasetçi, yazar ve aydın, milletimizin bu katkısının çağın şartlarına göre yeniden gerçekleşmesini temenni etmektedir. Bu katkı yönetim yeteneği ve tarihi bağların sonucu olarak, özellikle Osmanlılar döneminde sulh sükun içinde yaşayan ve hala o zamanlardan kalma çok çeşitli bayındırlık eserlerine sosyal müesseselerde yararlanmakta olan ülkelerde mesela Sudan'da, Bosna'da, Kosova'da, Afganistan'da yoksulluk, terör, iç çatışma veya bölgesel harp gibi sebeplerle uluslararası müdahale olduğunda Türkiye'den komutanlar, askerler, sivil yöneticiler ve uzmanlar göreve çağrılmaktadır. İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreterliği'ne ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanlığı'na birer Türk'ün getirilmesinde de bu geçmişin ve bağların önemli payı olduğunu düşünüyoruz.
Bizce, Türk ve akraba topluluklarla ve ortak tarihimiz olan komşu ülkelerle çeşitli alanlarda işbirliğini geliştirmemiz yeryüzünde tüm milletlerin insan haklarına saygılı olarak barış ve refah içinde yaşayabilmesi için yararlı ve zorunludur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder